Merhaba Dostlar,

Yıllar önce Aksaray'da bir Mimarlık ofisinde stajyer talebeyiz. Patronumuz alaylı sayılırdı. Güzel Sanatlar Akademisinde öğrenci iken ikinci sınıfta evlenince hayat şartları onu okuldan ayrılmak zorunda bırakıyor. Ama o mimarlık mesleğini bırakmayıp bir müddet belediye fen işlerinde çalıştıktan sonra ayrılıp BETA MİMARLIK ofisini kuruyor.

İlk romanımda hayatını anlattığım bu patronum çevresi çok geniş bir insandı. Sedat Erkoğlu'nun sekreterliğini yapmış. Fahrettin Kerim zamanında özel kalem müdürlüğü yapmış, bürokratik çevrelerde etkinliği olan bir zattı. Mimarlık mesleğinin bütün bürokratik veçhesini ondan öğrendim.

Gençleri çok severdi, iki sınıf arkadaşlarımla beraber senelerce birlikte aynı büroda çalıştık. Bu iki arkadaşım daha sonradan akademisyenliğe intisap ettiği gibi onlardan başka da iki stajyer arkadaşım daha bizim ofisten ayrılarakakademisyen olup biri de sonraları Akademide dekan oldu.

Ben de evlenince tek büro geliriyle yetinemeyince Osmanbey'de sadece mimari konkurlara giren bir ofise de gitmeğe başlamıştım. Aksaray'daki ofis daha çok konut projeleri yaparken Osmanbey'deki SİNAN MİMARLIK bürosusadece mimari proje yarışmalarına giriyordu.

Bir gün Aksaray'daki ofisimize üç ünlü sanayici geldi. Daha sonra Feniş Alüminyum Sanayini kuran Selahattin Aloğlu, Mustafa Kalaycıoğlu vesoyadını hatırlayamadığım Kemal Beyler bize Çayırova'da bir sanayi projesi işi verdiler. Patronumuz biz genç olduğumuz için hemen yan ofiste bizden yaşça büyük Mete …….. adında bir mimarı bizim başımıza koydu.

Mete Beyin direktifleri doğrultusunda üç haftalıkbir çalışmadan sonra avan (ön) projeyi oluşturduk. . Brifing için üç sanayici ortak bizim ofise davet edildi. Mete Bey onlara yarım saate yakın brifing verdi. Selahattin Bey döndü 'Gençlerin söyleyeceği, ilave edeceği bir şey yok mu? ' dedi

Benim çenem durur mu? 'Selahattin Bey tesiste pres çalışacak mı?' diye sordum. O'da 'Olmaz olur mu, en az beş tane pres var ' dedi. 'Ama biz ana binayı meyile paralel koyduğumuz için en az üç metre dolguya oturtmak zorunda kaldık. En geç iki, üç sene sonra fabrika binası preslerin çalışmasıyla oturacak ve de çatlayacak' dedim veneler yapılmasını anlattım; 'Fabrikanın anabinasını meyile dik koyarsak hem bu riski ortadan kaldırırız hem de çok büyük bir inkişaf sahası sağlamış oluruz ' dedim.

Patronum beni gülümseyerek dinlerken komşu mimar kıpkırmızı oldu. Ondan sonra maestro ben oldum, komşumuz da bizimle uzun müddet küskaldı. Daha sonraları ben kendi ofisimi kurunca iki üniversite bitirmiş dindar bir insan olan Selahattin Aloğlu ve dostları bana birkaç sanayi ve ofis binası projesi daha verdiler. O insanlarla çalışmak gerçekten benim için ayrıcalıktı. Patronum dahil hemen hemen hepsi göçüp gittiler bu dünyadan. Hepsi de nurlar içinde yatsınlar.

Sağlıkla kalın, Hoşça kalın…..

Ömer Suat MENALİ

Y. Mimar