Merhaba Dostlar,

Günümüzün gereği devinim çok hızlı olduğundan güncel olaylar çok sık değişiyor, yakaladın, yakaladın yoksa gündemden düşüveriyor. Şu an gündem de olan bir dünya savaşı patlar mı patlamaz mı ? Ben bir tık geriden Boğaziçi'ndeki kazadan mülhem olarak buradaki YALILARI anlatmak isterim.

Boğaziçi'nin her iki yakasında yüz elliye yakın yalı bulunmaktadır. Fiyatları itibariyle ancak çok zengin insanlara nasip olan bu yalıların mesleğim itibariyle belli sayıda olanların proje ve yapım safhasında da bulunduğum için bunların bilinmeyen yönlerini anlatacağım.

Ah bir yalım olsun diyenlere, oturun oturduğunuz yerde bu yalıların pek çok derdi var diyeceğim. İşte hepimizin gördüğü gibi geçenlerde dümeni kilitlen yük gemisinin yalıya çarpmasıyla başlayacağım. Yakın tarihte 1960 yılında World Harmoney ile Peter Zoraniç tankeri ile 1979 yılında Independenta tankeri kazaları ile aylarca Boğaziçi'nde yanan diğer tankerler, bunların denize akan akaryakıtları, yarattıkları korkunç çevre kirliliği, neredeyse İstanbul'un yarısını havaya uçuracak kadar patlama riskiyle başlamak isterim. (Kanal İstanbul desem şimdi yine kıyamet kopacak çünkü)

Deniz kazaları hariç diğer paradokslar ise meslekten biri olarak en büyük sıkıntımız bu sahil binalarında su ve rutubeti kesmektir. Günümüzdeki üstün teknolojik (bohçalama vs.) imkanlarına rağmen bu binaların çoğunda ne yazık ki rutubeti önleyemiyoruz. Bu durum binayı yapısal olarak, içinde yaşayanları da sağlık yönünden etkilemektedir.

İkinci husus bu yapılarda yaşayan insanlar - aynı hava limanına yakın yerleşimlerde uçak gürültüsü, demir yolu yakınlarında trenlerin sarsıntısı gibi –özellikle geceleri gemilerin uskur seslerine uzun müddet alışamazlar. Vuan, vuan, vuan sesleri kimisine ninni gibi gelse de kimisini acaba dümeni kitlenir mi endişesi ile sabahlara kadar uyuyamaz.

Yine birilerine şarkı sesi gibi gelse de sabah gün ışımadan Lazların TAKALARI başlar. Güzel havalarda gün doğmadan bir saate yakın TAKA TAKA TAKA diye onların seslerini dinlersiniz. Bir diğeri de akşamın en güzel tenezzüh saatlerinde geçen düşük profilli halk tekneleridir. Yalınızın önünden geçerken arabesk müziğin en duyulmamış en görülmemiş davullu zurnalı darbukalı güruhun önünüzden geçerken size inat göbek ata ata seyretmeleridir.

Bütün engellemelere yol kapatmalara rağmen yalıların arasından denize kadar inen kuldesak sokaklarda denize giren fakir semt çocukları da ( fakirlik bir şey değil de onların küfürleri naraları çığlıkları ve beyaz donları) yalıların görselliğinde gölge düşürmektedir.

İşin pragmatik yönü ise, çoğu büyük medya sahiplerine, sanayicilere, holdinglere, tekstilcilere, deniz ticaretiyle uğraşanlara ve ünlü zengin sanatçılara ait bu paha biçilmez yalılar daha çok bankalardan kredi almak için teminat olarak kullanılır. Sahipleri yılın belli günlerinde kalır, daha çok yurt dışından gelen misafirlerini ağırlamakta vazife görürler. İşte bizim Boğaziçi Yalılarımızın bildiğim kadarıyla bilinmeyen yönleri…..

Sağlıkla kalın, Hoşça kalın...

Ömer Suat MENALİ
Y. Mimar