Merhaba Dostlar,
Neredeyse 60 yaşıma kadar namaz kıldığımı ailem dışında pek kimse bilmezdi. Ofiste namaz kıldığımda sekreterim beni arayanlara, ya toplantıda, ya da lavaboda der ibadet ettiğimi büro çalışanları dışında kimse bilmezdi..
Benim inancım zaten Kitaba pek uymadı. Ben namazımı kıldım ama Hacca gitme gereğini hele de bugünkü pragmatik haliyle hiç düşünmedim. Çünkü kutsal mekanın kutsallıkla hiç ilgisi kalmamış bir hale getirilmiş durumda.
Reform lafını tutucu çevreler pek sevmiyor, nasıl anlatmalı nasıl yazmalı bilemiyorum ama üniversite yıllarından beri benim böyle bir düşüncem vardı. Son okul projemde Sedad Hakkı Eldem'de cami yapmak istedim ama kabul ettiremedim. Eskiden Camilerde ayakkabılar saflarının önündeki tereklere konur, secdeye vardığınızda yoğun bir ayak kokusu burnunuzu yakardı. Ayakkabıların en arkada son cemaat yerlerinde kapalı dolarlara konulmasından cami formunun amfi şeklinde hafif kademeli yapılmasına, minare formundan minber ve mihrap formuna kadar değişiklikler düşünmüştüm. Modern konsepte bildiğim kadarıyla çok az örnek var; Bunlardan biri Kınalı Ada'da iskele yanındaki, diğeri de Emre Arolat'ın Büyükçekmece'deki Sancaklar camisidir.
Bugün her mahallede her köyde neredeyse üç cami var. Güzelim eski köy camilerinin yerini üç şerefeli, uzun minareli proporsiyonu çok kötü camiler aldı. Bunlardan yüksek volümde ve farklı seslerde okunan ezanlar adeta bir kakofoni yaratmaktadır. Talebeliğimde Nusretiye camisinde hoparlörsüz okunan bir ezan bütün cemaati duygulandırmıştı. Kuran okumak sünnet dinlemek farz denildiğine göre camide okunan Kuran'ın dış mekana verilmesi son derece yanlıştır.
Küçük detaylar gibi görünse de dış ülkelerdeki bütün dini mekanların içinde uygunsuz kıyafetle kasketle girmek, konuşmak yasaktır. Görevliler sizi derhal uyarır. Oysaki bizim camilerde pek çok insan sohbet etmekte, cep telefonuyla konuşmakta veya mesaj çekmekte, bazıları ise camiye çorapsız girmektedir. Üniversite camisinde namaz kıldığımda içlik giymeyen gençlerin çatallarının görünmesi hiç hoş değildir.
Milli Eğitim Bakanlığına pek çok kere yazdım. İmam Hatip Okullarının adının Dini Eğitimli Liseler olmasını teklif ettiğim halde uygun görülmedi. Oysaki dinin en büyük amacı olan doğruluk, dürüstlük, saygı ve sevginin pozitif eğitimin yanın da verileceği eğitim kurumları bunlar olmalıydı. Gerek basında gerekse sosyal medyada din adamları görüntüsünde bazı ahlak dışı davranış ve fiillerin önüne geçmek için, bunların dinle inançla ilgisi olmadığı kamu spotlarında doğruluk dürüstlük pozitif bilimin üzerine verilen güzel örneklerle desteklenmeliydi. Yıllardır yazıp söylediğim gibi cami hocası üniversite hocasına saygı duyarsa, üniversite hocası da cami hocasına saygı duyarsa toplumsal barışı sağlamak daha kolay olurdu.
Zaten Kuran'ın Türkçeleştiği ve bu okullarda içeriği iyi anlatıldığı takdirde yurt içinde ve yurt dışında dinimize bakışın çok değişeceğine inananlardanım. Din bir külttür, ya inanırsınız ya da inanmazsınız. Kimsenin kimseye inanç konusunda empoze etme hakkı yoktur.
Sağlıkla kalın, Hoşça kalın…..
Ömer Suat MENALİ
Y. Mimar