Merhaba Dostlar,

Ekonomi üzerine gerek Türkiye için gerekse dünya ekonomisi için çok şeyler yazıldı söylendi… İki satırcık da ben yazıyım dedim müsaadeniz olursa. Dünya ekonomisi beni zaten çok aşar ama o konuda astrolojik bulgular pekiyi gitmeyeceği, bir önceki 1998 krizinden çok daha büyük olacağı konusunda.

Ülkeme gelince yeni dönemde Hazine ve Maliye Bakanlığı bu konuda çok da tecrübesi olmayan damada teslim edilince iç ve dış piyasalarda bayağı bir güvensizlik ortamı yaratıldı. Aslında birkaç seneden beri pek de iyi gitmeyen ekonomik durumun daha da kötüye gideceği endişesi var.

Bizim yaşta olanlar çok daha büyük ekonomik sıkıntılar yaşadığı için bugünkü durum çok da abartılası değil. Ağızlara sakız olan dış borç bile devletten çok finans şirketlerinin içinde biraz da katakulli barındıran borçlar ki bunların hiçbirinde ne devletin ne de devlet bankalarının kefaleti yok.

Ayrıca sırf Erdoğan'dan kaynaklanan nefret duygusu ile Türkiye'yi batmış bitmiş göstermek hiçbir Türk vatandaşına yakışmıyor. Avrupa ve Amerika'nın ne ekonomik durumu ne de hukuki uygulamaları bizden ne bir fazla ne bir eksik. Amerika'da dövülerek öldürülen siyahi vatandaşlar, Almanya'da yakılarak öldürülen masum Türklerin on altı süren hukuk davaları ikili standarttın en basit örnekleri.

Pek çok ekonomist beğenmese de Türkiye'nin lokomotif sektörü Tekstil, İnşaat ve Otomotiv endüstrisidir. Milyonlarca insan bu sektörlerden ekmek yemektedir. Bunların içinde İnşaat sektörü biraz da benim mesleğim sayılır. Sıkıntısı ise kısaca şöyle başladı; 1989 Marmara depreminden sonra çokbilmiş jeologlar medyada büyük panik yarattılar. Deprem değil çürük yapılan binalar insanları öldürüyor diye. Haklı oldukları tek husus devletin yapı yönetmelerindeki katsayılar 7 şiddetine göre baz alınmıştı, 9 şiddetindeki bir depremi karşılamaktan uzaktı.

Lafı uzatmayalım bu yönetmelikler değişip bir de kentsel dönüşüm planları yapılınca bir yapı furyası başladı. Rantı yüksek bölgelerde devletten krediydi kiraydı bile almayan pek çok yapı sahibi binasını yıkıp yeniledi. Kamu da kendi imkanlarıyla okulları, hastaneleri, köprü ve menfezleri yeniledi. Bu furyada üç binden fazla imalat kalemi barındıran inşaat sektöründe arz talep dengesi alt

üst oldu. Buna bir de geçen sene 275.000TL ye satılan veya satılmayan emlak sahipleri bir sene sonra bunu 450.000TL- 500.000TL ye satmaya kalkınca sektörde tam bir stagflasyon yaşanmaya başladı.

Ekonomi öyle bir şeydir ki, serbest ekonomi düzeninde her nesne kendi işlevini görür. Zorlamaya kalkarsanız işlevini bitirir ve yatırımcısını batağa götürür. Şimdilerde bütün dünyada fiktif para modeli de bunun son örneği. Hiçbir karşılığı olmayan, maddi değeri ve çıkış noktası belli olmayan onca para birimi türedi. Bakalım bunun bombası patlayınca ekonomik parametreler ne olacak, piyasaların buna tepkisi ne olacak. Sağlıkla kalın, Hoşça kalın…..

Ömer Suat MENALİ
Y. Mimar