İşlerimizin İstanbul merkezli olmasından dolayı Orta Anadolu'ya bir kaç yılda bir gidebiliyoruz.
Üç dört seneden sonra geçenlerde Eskişehir, Afyonkarahisar ve Konya İlleerimizi kapsayan bir seri ziyaretlerde bulunduk.
Özellikle çiftçi kesiminin dertleriyle karşılaştığımız bu ziyaretlerde Orta Anadolu topraklarının giderek kurak bir iklimle karşı karşıya olmasının verdiği endişeleri üzüntüyle müşahade ettik.
Ürün çeşitlendirmesine son 30 yılda yoğun bir şekilde başlayan çiftçi kesimi, artık yeraltı suyu çıkarabilmiş ise buğday ya da arpa yerine mısır veya ay çiçeği ile pancar gibi ürünleri yetiştirmeyi tercih ediyor.
Ne var ki bu ürünlerin yetiştirilmesi hububat gibi kolay olmuyor.
Sürekli sulama ve bakım giderleri çiftçinin karını ortadan kaldırıyor.
Bir de hiç anlayamadığımız kota uygulaması var ki ellere şenlik. Çiftçilerimiz istediği şekilde pancar üretemiyor.Türkiye'nin şeker fabrikalarına yenileri eklenmediği için hem çiftçinin pancar ekimini kısıtlıyoruz ve hem de yurt dışından şeker ithal ediyoruz.
Orta Anadolu'nun güzel gölleri kurumuş. Akşehir gölü yok olmuş, eber gölü de kurumuş. Bu göllerden geçimini sağlayan balıkçılar, kamış ticareti yapanlar şimdi işsiz kalmış.
Göller kuruyunca, kuş ve hayvan varlığı da yavaş yavaş yok olmuş.
Yapılan araştırmalara göre, Anadolu toprakları en fazla 50 yıl sonra tamamen kuraklığı yaşayacakmış.
Sultan Dağları'nın tepesindeki ağaçların bile kuruyabileceği söyleniyor.
Zaten 18. Yüzyılda böyle bir kuraklık da yaşanmış.
Çiftçilerimiz köylerini terk ediyor. Tarlasını ekemiyor. Zira Gübrenin tonu 3 bin lirayı bulmuş. Tohumun iyisi 1250 lira gibi bir fiyatla temin edilebiliyor. Mazot ise hayli pahalı. Çiftçimiz harman zamanı harcadığı parayı bile çıkaramıyor.
Devletin desteği kısıtlı. Çiftçi perişan sıkıntılı ve bedbin.
Ekim sırasında gerekli girdilere yapılan zam kadar elde edilen ürüne de zam yapılsa belki biraz rahatlama olacak. Ama bu da yapılamıyor.
Özetle; Türkiye şimdiden her yönden bir kuraklık tehdidiyle karşı karşıya.
Bu duruma çok dikkatli, özenli ve çare olabilecek tedbirler ve planlamalarla çözüm getirmenin yolları aranıp bulunmalıdır. Aksi halde artan nüfusuyla Türkiye önümüzdeki elli yıl içinde çok kötü bir duruma düşebilir.