Merhaba Dostlar,
Meslek hayatım boyunca ben ibadet ettiğimi sakladım. İş hayatında ve siyasette ibadetin aleni yapılmasından oldum olası hazzetmemişimdir. Ne yazık ki günümüzde siyasiler bunu oldukça sık kullanıyorlar.
Aynı şekilde ateistlerin ve deistlerinde hangi türden olursa olsun inanç gruplarına saldırmasını saygısızlık olarak görmüşümdür. İnancına bağlı olduğum dinin bir ayetinin sonu 'senin inandıkların sana, benim inandıklarım bana ' diye biter. İnanç aslında bir külttür, ister inanırsın ister inanmazsın.
Yıllar önce bir diyanet işleri başkanımıza akademisyen bir dostumuz, işte ezan Türkçe okunsa, işte Kuran ayetleri Türkçe okunsa…vs. diye öneriler sunduğunda Başkan peki böyle olunca namaz kılacak mısınız, oruç tutacak mısınız diye sorunca hepsine de dostumuz 'Ben almayım…' dediğinde Başkan da 'O zaman bırakın inananlar inandıkları gibi yapsınlar' demişti.
Bütün inanç gruplarında pek çok ritüeller vardır. Gidip de bunlara mum dikmeyin, İneğinizi kesip yiyin kardeşim demek sadece komik olur. Yine bütün inanç gruplarında para çok önemlidir Camiden kiliseye, havradan pagodaya kadar ibadetin sonunda mutlaka PAMUK ELLER CEBE figürü vardır.
Birkaç sene önce bir Cuma namazında camideki dahili sesin çok yüksek olduğunu ilgili müftülüğe bildirdiğimde galiba biraz da abartılı ikaz alan cami hocası vaizinde 'Bizim sesimizi şikayet eden bu imansızın kırk yıl anlı secdeye gelse yine de cennete giremez..' demişti.
Kentlerimizde camiden çok bir şey yok, bir de ezan zamanı hoparlörün sesini sonuna kadar açtılar mı korkunç bir kakofoni oluyor. Hatta bazen camide Kuran okunurken bu sesi hoparlörle dışarı vermek son derece yanlıştır. Dinde Kuran dinlemenin bir usulü adabı vardır.
Benim yaşımda olanlar çok iyi bilirler. Çocukluğumda müezzinler her ezan vakti minarelere çıkar vakit ezanlarını kendi makamlarında orijinal sesleriyle okurlardı. Mahalle esnafı da işlerini bırakır bu güzel ezan sesini dinlerlerdi.
Zamanın ruhu ister istemez değişimi gerekli kılıyor. Bu yönde en hoşuma giden şey artık secdeye gittiğinizde burnunuzun ucuna kokan ayakkabı rafları hemen hemen her yerde kalktı. Eskiden taş döşemelerin üzerinde yırtık pırtık halılar evlerden getirilen halıların üzerinde namaz kılınırdı. Şimdilerde kıyı köşe camilerde dahi boydan boya halı kaplı.
İlk zamanlar aceleci hocalar büyük masraflar ederek camileri panel radyatörlerle ısıtmaya kalktılar. Ama sonra yerden pratik ısıtma sistemi gelişince bütün mekanı ısıtmadan yalnız oturduğunuz yerin biraz ısıtılması camilere büyük lüks getirdi.
Bir de şu kapılardaki çığırtkan dilenci gruplarına çare bulunsa dinimiz daha güzel bir hale gelecektir umarım..
Sağlıkla kalın, Hoşça kalın….
Ömer Suat MENALİ
Y. Mimar