Merhaba dostlar,Her gün Atatürk, Atatürk diyoruz da acaba onu ne kadar tanıyoruz? İnanın bir istatistik yapılsa Atatürk diye dolananların pek çoğu onun hayatına ait bir tane kitap dahi okumamış, bir belgeselini bile seyretmemiştir.
Mangalda kül bırakmayıp Atatürkçü geçinenlerin çoğu doğum tarihini, ölüm tarihini, Cumhuriyeti ne zaman kurduğunu bile bilemezler. İlke ve İnkılaplarını okumaz, anlamaz, dinlemezler. Zaten bildiğim kadarıyla O'nu üç grupta tanımlarlar; Atatürkçüler (laik kesim) , Mustafa Kemalciler (solcular) , Gazi Mustafa Kemal Paşacılar (muhafazakarlar)
Bu üç gurubun da tanı eğilimleri farklıdır. Birinci gurup onu modern dünyaya örnek olacak bir lider, ikincisi devrimci bir önder, üçüncü gurupsa onu kıymetli ve iyi yetişmiş bir Osmanlı Paşası olarak tanımlarlar.
Benim en üzüldüğün nokta nedir bilir misiniz? Bu üç tanıma eyvallah da, O'nun zamanın ruhuna göre yaptığı inkılap ve devrimleri başaramadığımız gibi daha da geri götürmüş olmamızdır; milenyumda dünyada bizden daha gerilerde olan birçok ülkenin bizi fersah, fersah geçmiş durumda olmasıdır.
Şu anda bilişim çağında bizim, ülkemizi onun ilkeleri doğrultusundan çok daha ileri götürmemiz lazımdı. Gelin görün ki bizim gardırop Atatürkçüsü geçinen dostlarımız sabah erken kalkmayı pek sevmez, işyerine aracıyla giderken trafik kurullarını tanımaz, iş yerinde kahvaltısını yapıp gazetesini okuyana kadar vatandaşı bekletir işini yapmaz.
Bunlardan çok daha önemlisi Atatürkçü olduğu halde günün yöneticilerini beğenmediği için tepkilerini bilinçsiz olarak ülke düşmanlığı şeklinde gösterir, yurt dışı seyahatlerinde tanışlarına hep ülkesini kötüler.
Sabah dostlarına günaydın, hayırlı sabahlar demez, ayrılırken 'Allah'a ısmarladık' veya 'Allah'a emanet olun' demek yetine 'ba baaayyy' 'çüzz' demekten büyük haz alır. Derdi aklı parada rüşvette ihtikardadır. Vatana vatandaşa hizmet değil eziyet yapmaktan hoşlanırlar.
Her karışı şehit kanıyla sulanmış bir ülkede yaşarken şehitliği komik ve lüzumsuz görür. Doktoru, mühendisi, öğretmeni, ustası, işçisi, dişçisi ülke için değil de çıkarları doğrultusunda çalışır. Yıllarca ellerine ülkeyi korumak için silah verdiğimiz komutanlar, demokrasi adına demokrasinin meclisini yıkıp darbe yapıp ülkeyi kurtaracaklarına yıllarca geri götürmüşlerdir. Jakobenler Atatürk'ün adım adım Anadolu'yu dolaşarak kurduğu Cumhuriyetin köylüsüne işçisine 'KOYUN', 'ÖKÜZ ' yakıştırmasını yapmışlar, demokrasiyi aristokrasi olarak tanımlamışlardır.
Eğitimin en üst seviyesi olan üniversitede öğrenciler eğitim araştırmadan çok ilk eğitimden itibaren sadece sınıf geçme temeli üzerine kurulu düzene uyup gitmiştir. Onlar için okul kafeleri, teneffüsler tatiller eğitimden daha değerlidir. Büyük şirketlerin de Ar-Ge'leri çağımız için yeterli değildir.
Elimizde bir sihirli değnek olsa da Atatürk'ü -pek çoğumuzun istediği gibi- geri getirebilsek, arkasına bile bakmadan iki gün içinde kaçar yine öbür tarafa gider… Artık nasıl kalabileceksek? Sağlıkla kalalım, Hoşça kalalım…