Merhaba Dostlar,
1995 senesiydi ağabeyim rahatsızlanmış İstanbul'un en büyük hastanelerinden birinin aciline kaldırmıştık. Fıtıktan olduğunu zannettiğimiz karnında şiddetli bir ağrı vardı. Bir iki gün müşahede altında tuttuktan sonra fıtık ameliyatına karar verdiler.
Ameliyat olduğu gün bizim sınıf yemeğimiz vardı. O tarihlerde Baltalimanı İstanbul Üniversitesi tesislerinde toplanırdık. Tam yemeğin keyifli yerinde ağabeyimin kızı aradı ' Babam ameliyattan çıktı ama yoğun bakıma aldılar bizle görüştürmüyorlar, merak ettik, istersen gel amca' dedi.
Yakın arkadaşım eşlerimizle birlikte yemekten kalkarak hastaneye gittik. Bizimkiler dışarda beklerken ben acile gittim. İçeriye giremedim sadece 30x30 ebadında bir delikten konuşmasını zor anladığım bir kapıcı ' Hastanız iyi biz size bilgi veririz ' gibi bir şeyler söyledi.
Yeğenlerim de orada olduğundan bir saat kadar arabada bekledikten sonra çocukların ısrarı üzerine biz evimize döndük. Bir şey olursa mutlaka haber verin dedik. Sabah yeğenim aradı babam pek iyi değil gelsen iyi olur dedi.
Gece yarısı ağabeyim yoğun bakımda daha kötüleşmiş ben gittiğimde Balkanların en gelişmiş Reaminasyon ünitesine almışlardı. Bu sefer şartları zorlayarak rica minnet içeriye girdim. Hamile bir doktor hanım ilgileniyordu.
Kendisi bana hastam hakkında bilgi verirken 'By-Pass ameliyatı ile yoğun bakımdan bölümümüze gelen hasta....' deyince ' Doktor hanım ne By-Pass, ne ameliyatı benim ağabeyimin fıtığı vardı, onun için ameliyata aldılar' dedim.
Ağabeyimi gördüm ama hali hal değildi pek çok organı makinaya bağlanmıştı. Duymuşsunuzdur bitkisel hayata girenlerin bütün organlarını makinaya bağlayıp yaşatırlar ya aynen o vaziyet.
Bir gün sonra yine hastaneye gittim bu sefer başka bir doktorla muhatap oldum ama tanı yine aynı By-Pass ameliyatı deyince kan beynime çıktı. Yahu yapmayın ağabeyim fıtık ameliyatı için hastanenize yattı... Uzun lafın kısası on gün bütün uğraşlara rağmen hastamız kaybettik..
Üzüntü, sıkıntı, cenaze, annemizi teselli...Bu arada ben annemi teselli etmek için oldukça genç yaşta ölen ağabeyim için ' Allah iyileri genç yaşta yanına alıyor ' dediğimde 84 yaşındaki annem hüngür hüngür ağlarken birden durdu ve gülmeğe başladı; ' Niye oğlum ben çok mu kötüyüm' dedi...
Bir hafta sonra ağabeyimin damadıyla hastaneye gittik ameliyatı yapan doktoru arayıp bulduk. Bu nasıl iş dedik, size yürüyerek gelen hastanın on gün gün sonra tabutunu verdiniz bize.
Genel cerrah çocuk daha 23 -24 yaşında, bıyıkları yeni terliyor. Yanakları kıpkırmızı oldu. Tıbbi tabirlerle anlatıyor yarısını anlıyoruz çoğunu da anlamıyoruz. Batını açınca apandisitin kanserli olduğunu gördüm onu aldığım sırada patladı ve sepsis batın içine dağıldı. Çok temizledim ama ne yazık ki oradan mikrop kapmış olmalı dedi.
Sen hastayı kobay zannettin her halde dedim. Hasta fıtık şikayeti ile geldi. Sen ACİL doktorusun hangi akla hizmetle bize sormadan etmeden izin almadan bir kanser ameliyatı yapma yetkisine sahip oldun. Elimizden bir kaza çıkmadan damatla birlikte odadan çıktık. Hani şu doktorları dövüyorlar öldürüyorlar ya boşuna değil.
Dava açacağım ama hastanın dosyası yok. Reaminasyondaki dosyada bilgiler eksik ve yanlış daha doğrusu uyduruk.
Davadan vaz geçmek zorunda kaldım. Bir tek ölüm raporu var. Onda 'Batın içi sepsis yazıyor'. Kurban bayramında kasaplar bağırsağı patlattıklarında süngerle hayvanın içini yıkayıp temizlerler ya. Burada da aynı şey yapılmış.
Kimyasalla temizlemişler ama tam temizleyememiş ki bizim beceriksiz doktor, sonuç malum.
Davadan vaz geçtim ama Dekanlığa ağır biz yazı yazdım. İnançlarımızdan dolayı ağabeyimizin ömrü bu kadarmış, takdiri ilahi dedik. Ama siz yürüyerek gelen fıtık hastasını yetkisiz, yetersiz, sorumsuz bir müdahale ile on gün sonra ölüsünü teslim ettiniz.
Dönüp kendinize bir bakın.
Bu bir TIP CİNAYETİDİR dedim.
Cevap; iç çamaşır lastiği gibi bir şey geldi.
Netice bıçak altına yatarken iyi düşünün doktorunuz kimdir nedir araştırın ve de....
Sağlıkla kalın, Hoşça kalın…
Ömer Suat MENALİ
Y. Mimar