Türkiye bir deprem ülkesi. 1999'da yaşanan büyük depremden beri hemen her platformda seslendirilen bu gerçeklik karşısında köklü bir tedbir almak bir yana, Sanki bu uyarılar başka bir coğrafya'ya yapılıyormuş gibi bütün karar vericiler hala kulaklarının üstüne yatmaya devam ediyorlar.

Farkındalık, farkında olmamakla eşdeğer bu ülkede

Bir avuç bilim adamı yıllardan beri usanmadan, yılmadan bu gerçeği haykırmaya hatırlatmaya devam ediyor. Bizde bu bilimsel açıklamalara güncel verilerle katkıda bulunalım.

Efendim öncelikli olarak ülkemizin yerleşim alanlarına dair veri tabanını ve rakamlarına yeniden bir göz atalım.
Halkımızın yarısından fazlası 20 yaş üstü evlerde ikamet ediyor.

Devletin resmi kurumu TÜİK, hane halklarının yüzde 30,9 'nun 1981-2000 ve yüzde 12,6'sının da 1980 ve öncesinde inşa edilen binalarda ikamet ettiğini açıklamış.

Çoğunlukla 2 katlı binalarda oturulduğunu, ayrıca yüzde 35'nin soba ile ısındığını belirtmiş.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2001'e ilişkin "Bina ve Nitelikleri Araştırması"nı yayınladı.

AB ile uyumlu bir veri olması açısında farklı bir araştırma yöntemiyle yayınlanan araştırmaya göre, hane halklarının yüzde 30,9'u 1981 -2000 ve yüzde 12,6'sı 1980 ve öncesi inşa edilen binalarda ikamet ediyor.

Bu, halkımızın yarısından fazlasının deprem yönetmeliğine uymayan, riskli yapılarda yaşadığını da gösteriyor.

Halkın yüzde 47,7' sinin 2001 yılı ve sonrasında inşa edilen binalarda ikamet ettiğinin belirtildiği araştırmada, hale halklarının yüzde 28,1'nin 2011-2021 aralığında inşa edilen binalarda, yüzde 19,3'nün 2001-2010 yılları arasında inşa edilen binalarda ikamet ettiği belirlendi.

Araştırmaya göre, Türkiye'deki hane halklarının yüzde 17.3'ü 2 katlı, yüzde 14.4'ü 5 katlı, yüzde 13'ü 6 katlı ve yüzde 11,7'si tek katlı binalarda ikamet ediyor.

Diğer yandan 10 ve daha kata sahip binalarda ikamet eden hane halklarının oranı ise yüzde 9,5 oldu.

Hane halklarının yüzde 46,4'ünün asansör bulunan, yüzde 53,6'sının ise asansör bulunmayan 3 ve daha çok katlı binalarda yaşadığı görüldü.
Diğer yandan 6 ve daha çok katlı binalarda ikamet eden hane halklarının yüzde 23,2'sinin binalarında asansör olmadığı görüldü.

Bununla birlikte hane halklarının yüzde 43'ü otopark bulunan binalarda ikamet ederken, yüzde 57'si ise otopark bulunmayan binalarda yaşadığı görülüyor.

Bütün bu istatistikler ve rakamlar bize ne anlatıyor?

Çok güzel bir veri çalışması yapılmış. Ancak bu yapılaşmanın depreme ne kadar dayanıklı yapılar olduğuna dair bilgi yok.
Ama genel olarak deprem yönetmeliğine 1999 sonrası daha çok uyulduğu görülüyor. Yeterli mi?

Elbette değil. Deprem gerçeği sürekli olarak kendini hatırlatırken ülkenin büyük bölümü dayanıksız yapılarla dolu. Şehirlerin durumu keza bundan farklı değil.

Kentsel dönüşüm çalışmaları neden bunca yıl aksatıldı. Verilen acil raporları neden yerel yönetimler tarafından sümenaltı edildi. Bunların finansman, yönetim ve icra modelleri yürürlüğe girmedi.

Aklımızda var olan deli sorular....

Siyasi hesapların hep gerisinde kalıyor kamu yatırımları maalesef. Yönetime gelen idareciler, görevde kaldıkları sürece kamu kaynaklarını genelde gözle görülen ve onlara puan kazandıracak olan yatırımlara yöneldiler.

Köklü altyapı çalışmalarına girişmeleri onların hem zaman hemde maddi kayıpları olarak görüldü. Kısa vadede kozmetik gelişmeler, onlara bakın biz neler yaptık deme hakkını verdi.

Ya yapılamayanlar, ötelenenler, görmezden gelinenler....

Tabiat zaman zaman bir takım felaketlerle bu eksiklikleri bize hatırlatıyor. Sel felaketleri, depremler, tarım arazilerinin binalaştırılmaları ve sonuçta iklim değişiklikleri, kuraklık olarak bize geri dönüş yapıyor.

Büyük Marmara depreminden sonra mevcut toplanma ve lojistik alanlar olarak ilan edilen arazilerin bir zaman sonra tamamına yakınının alışveriş merkezlerine dönüştürüldüklerine dair haberleri okuduk ve yaşadık.

Deprem uyarıları idarecilerimizin ve yerel yönetimlerin bir kulağından girdi bir kulağından çıktı maalesef. Büyük şehirlerde adım atılacak yer kalmadı. Boş arazi arasanız bulamıyorsunuz.

Müthiş bir kaynak israfı doludizgin yaşanıyor.

Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığmız 2023 senesinde Devletimizin ileri gelenleri işi gücü bırakıp artık tamamen bu konuya odaklanmaları gerekiyor. Çünkü zaman hızla geçiyor. Uzmanlar büyük felaket tellallığı yapmıyor. Gerçekleri haykırıyor.

Bizde bu konuda bilim adamlarının yanında yer alarak deprem gerçeğini yeniden hatırlatalım istedik.

Kalın Sağlıcakla....