Kazablanka filmi siyah beyaz kalitesinde dünyanın en güzel ve kaliteli filmlerinden birisi olarak sinema tarihine geçti.
İkinci dünya savaşında Fas'ın Kazablanka kentinde geçtiği için filmin adı bu şekilde öne çıktı.
Başrollerinde Humphery Bogart ve İngrid Berkman'ın oynadığı 1942 yapımı film, Alman işgaline uğrayan Fransa'nın Kuzey Afrika'daki sömürgesi Fas'da, yine işgalcilerin ana karadaki hakimiyetini Afrika'da da sürdürmek istemesi üzerine gelişen olayları konu ediyordu.
Elinden sigarası düşmeyen Bogard'ın işlettiği gece kulübü aynı zamanda Fransız Direniş Örgütü'nün de gizli faaliyetlerine sahne olur. Paris'te yaşanan büyük aşk sonrasında bir direnişçi ile evlenen ve Portekiz'e hava yolu ile kaçmak isteyen İngrid Berkman ve direnişçi kocası Alman subaylarının dikkatini çeker, onu kaçırmak yine filmin karizmatik kahramanı Bogard'a düşer.
Kulübün piyanisti Sam, bu ölümsüz aşkın en yakın şahitlerinden birisidir. Bu çiftin Paris'te iken dans ettikleri bir parçayı yeniden, bu kez Kazablanka'da çalınca, şarkıyı hatırlayan Bergman 'Bir daha çal Sam, bir daha çal' diyerek Sam'ın yanına gelir. Bogard ise bu şarkıyı unutmak istemektedir. Çünkü her çaldığında eski aşkı aklına gelmektedir. Ancak Sam, Bergman'ın ısrarına dayanamaz ve parçayı çalınca Bogard büyük bir hışımla ofisinden iner…Sam'ın yanına geldiğinde aynı duygular içinde kıvranan Bergmanla göz göze gelirler…
Konumuz kesinlikle Kazablanka filmi değil dostlar…Ne alaka nereden çıktı bu film derseniz sizde haklısınız derim.. Amerika'nın Suriye'de oynadığı DEAŞ ile mücadele tiyatrosundaki gelişmeler bana 'Bir daha çal Sam, bir daha çal' repliğini hatırlattı.
Türkiye'yi her fırsatta arkadan vuran, sözde müttefikimiz Amerika, Türkiye'ye karşı terör örgütü PKK/YPG güçlerine bir ordu kuruyor. DEAŞ ile mücadele adı altında binlerce TIR dolusu silah ve cephaneyi bu çapulculara dağıtıyor ve onları eğitiyor. Bu işleri yaparken karşısındakilerin zekasını küçümseyerek 'Sen bunlara bakma, DEAŞ'a yoğunlaş' diyerek yüzlerce binlerce yıldır bu coğrafyada yurt tutan Türkleri aptal yerine koyduğunu sanıyor.
Türk Ordusu'nun kararlılıkla Afrin'de yürüttüğü 'Zeytin Dalı Operasyonu' belli ki Amerika'nın bölgesel planlarını alt üst etti. Türkiye'ye karşı kurdukları kurt kapanları adeta kendi ayaklarına geçti. Moralleri bozuldu. Türkiye'yi güneyden kuşatma planları suya düştü.
Ancak bu kez kuyruğu dik tutmaya ve sanki Türkiye'ye tuzak kurduklarını göz ardı etmemizi istercesine Beyaz Saray sözcülerine 'Siz yaptıklarımıza bakmayın, DEAŞ'a odaklanın' nasihatını verdirip duruyorlar. Oysa her şey o kadar açık ki..
Başbakanımız Binali Yıldırım'ı dinledim. Başbakan Yıldırım, Türkiye'ye karşı düşmanca bir faaliyet olduğunu NATO ülkesi Amerika'nın teröristlerden oluşan bir ordu kurduğunu ve bunu Türkiye'ye karşı kullanacağını açık açık söyledi ve devlet adamı olarak mesajını verdi. 'Türkiye buna müsaade edemez. Gereğini yapar'…
Sınırlarımıza roket yağdıran sivilleri öldüren katillere göz yumulmayacağının mesajını veren Yıldırım'ın sözleri, herkesi aptal yerine koyan Amerika'nın kulağına ciddi ciddi kar suyu kaçıracak gibi geliyor.
İnşallah Amerika, Türkiye'nin kararlılığını tam manasıyla kavrar ve iki ülke arasında daha üzücü hadiseler yaşanmaz. Bu mesajdan sonra artık Amerika'nın 'Çal Sam, bir daha çal' nakaratını tekrarlamayacağını, döndürüp döndürüp yine aynı plağı çalmayacağını umuyorum. Akılları varsa 'PKK'ya bakma, sen DEAŞ'a bak' ezberlerini bozarlar ve yola gelirler…bunun başka bir çözümü olamaz.