Katar, dünyanın belki de gelmiş geçmiş en muazzam futbol şovuna ev sahipliği yaptı. Göz kamaştırıcı şovlar, ses ve ışık gösterileri, şahane futbol tesisleri, konaklama üniteleri, ikramlar, hediyeler ve daha neler neler....
Katar, dünyanın belki de gelmiş geçmiş en muazzam futbol şovuna ev sahipliği yaptı. Göz kamaştırıcı şovlar, ses ve ışık gösterileri, şahane futbol tesisleri, konaklama üniteleri, ikramlar, hediyeler ve daha neler neler....
Basında çıkan haberlere göre 350 milyar Doları gözden çıkartan Katar, bu şampiyonayı Katar'a getirmek için çuval çuval dolarla, Avrupa'nın etkili siyaset adamlarını da satın almıştı. Gerçi bu haberler dünya kupası finallerine doğru ortaya çıktı. Yani atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmişti.
Servet üstüne servet harcanmasındaki asıl gaye neydi? Tabii ülkenin tanınırlığı idi. Tanımayan bilmeyen var mı bu zengin kaynaklara sahip körfez ülkesini?...
Elbette yok. Ancak demokrasiden ve insan haklarından uzak bir coğrafya olmanın getirdiği eziklik var üstlerinde. Şov yaparak, paralar dökerek legal olmaya çalışıyorlar dünyanın gözünde. Dünya Kupası'nın bu ülkeye getirilmesi için muazzam rakamlarla rüşvetler dağıtıldığına dair haberleri okudukça, açılan soruşturmaların gittikçe genişlediğini duydukça bakalım daha ardından neler çıkacak diye merak etmiyor değilim hani...
Geçtiğimiz hafta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da 2036 olimpiyatlarını yapabilmek için özel bir alt yapı oluşturma yoluna gitti. Özel bir ajans oluşturuldu. Kendi branşlarında son derece başarılı bu tarihe kadar çalışabilmeleri için bir araya getirdi. Ve onları basına tanıttı. Haydi hayırlısı diyelim...
Ancak bir olimpiyatın ve dünya kupasının ev sahibi ülkeye ne kadara mal olacağını hep birlikte Katar organizasyonuyla gördük. Hakkıyla alındığı ve gerçekleştirildiği zaman ev sahibi ülkeye olağanüstü katma değer sağladığını da biliyoruz.
Adamlar görünürde 350 milyar dolar harcamışlar. Devasa sekiz adet stadyum yapmışlar. Hatta ülke nüfusunu bile bu stadyumlara sığdırmak mümkünmüş. Çünkü epi topu beş yüz bin nüfusu olmayan bir minik petrol ülkesi Katar...
Peki Türkiye'nin İstanbul'un böylesi bir imkana sahip olabileceğine dair işaretler var mı?.
Bu soru, İmamoğlu'na sorulduğunda verdiği cevap gerçeklikten uzaktı. Bütün kurumların bu sorumluluğun altına ellerini koymaları ile 2036 Olimpiyatlarının İstanbul'da yapılmaması için bir sebep olamazdı. Acaba ne kadar doğru bir yaklaşım....
Türkiye maalesef iktidarın yanlış attığı ekonomik adımlar ve aldığı kararlar doğrultusunda olağanüstü bir ekonomik ve sosyal yıkım içinde... Türk lirasının değeri düştükçe, ülkenin önce geçim kaynakları kuruyor sonra dünya ile yapacağı iş rekabetinde geriliyor.
Başta tarım olmak üzere hayvancılık, sanayiye dayalı üretimde olağanüstü kayıplar gözleniyor. Rekabete dayalı sanayi çöktükçe bu alanda üretim yapan fabrikalar kapanıyor ve işsizlik artıyor.
2023'ün kıyısına varıldığı şu günlerde görünen manzara hiç de iç açıcı değil. Bu ekonomik ve sosyal yıkım ülkemizin itibarını da yerlerde süründürüyor. Para getirsinler diye sonuna kadar açılan sınır kapılarından geçenler, Türkiye'yi adeta bir festival alanına çevirmiş durumdalar.
Kayıt dışı milyonlarca ne idüğü belirsiz yabancı menşeli insanlar sayesinde başta konut olmak üzere, piyasa enflasyonunda akıl almaz yükselmeler yaşanıyor.
Pahalılık hat safhada, Türk insanı oturmak için mesken bulamama sorunu ile karşı karşıya. Sorunun ne zaman ne şekilde çözüleceği ise bir muamma....Gelirlerdeki inanılmaz düşüş Türk vatandaşlarını açlıkla mücadele çizgisine kadar getirdi. Bırakın sefalet ücretini artık açlık ücretinin de gerisinde emeklilerin maaşı. İmkanı olan kaçıyor. Eğitimli iş gücü daha iyi refah düzeyi olan ülkelere göç ediyor. Beyin göçü gittikçe hızlanıyor......
Böylesine büyük bir ekonomik yıkımın yaşandığı Türkiye'de uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapacak özgüven kaldı mı acaba? Biz bu tip tanıtım toplantılarına gittiğimizde, yapılan vaatler ve konuşmalar karşısında birbirimizin yüzüne şaşkınlıkla bakıyoruz acaba şaka mı? diye..
Belki moral olsun diye, bile bile lades diyebileceğimiz organizasyonlar yapılıyor. Ancak bu tip organizasyonlar ve olimpiyatların nelere mal olduğuna dair haberleri okudukça endişeleniyoruz. Türkiye'nin bu organizasyonlara ev sahipliği yapmaktan reel olarak çok uzakta olduğunu görüyoruz. Ev sahipliği yapacak İstanbul'da başta ulaşım olmak üzere diğer hizmetlerde iflasa doğru gittiğini belediye başkanının kendi ağzından işittik.
Türk lirasının gittikçe değerini yitirmesi dövizle satın alınan petrol ve doğal gazın fiyatlarını adeta fırlatıyor. Geçtiğimiz yıl evlerimizde ödediğimiz doğal gaz ve elektrik faturalarından bunu rahatlıkla anlıyoruz. Bir de kamu kuruluşlarının işletme giderlerine bakarsanız hakikaten iflasa doğru sürüklendiklerini söylemek hayalci bir yaklaşım olmaz....
Evet bu tablo ile 2023'e giriyoruz. Millet olarak özgüvenimizi yitirdik. Şaşkın bir yönetim yapısı altındayız. Başarısızlıklar, adaletin yanlış yönlendirmeleriyle, yeni suç icatlarıyla örtülmeye çalışılsa da maalesef mızrak çuvala sığmaz olmuş...